top of page
kelimeKafe.com
Abort
kelimesi anlamı:
(verb)
başarısız olmak, durdurmak, iptal etmek, son vermek.
(verb)
başarısız olmak, durdurmak, iptal etmek, son vermek.
Benzer Anlamlılar:
terminate, end, halt, call off, stop, abort
Zıt Anlamlılar:
continue, sustain, proceed, maintain
İlgili Kelimeler:
aborted, aborting, abortion, abortive, abort the mission, abort a process
Abort
kelimesi cümlede kullanımı:
1. Yarıda Kesmek:
Bir süreci veya planı tamamlamadan durdurmak
The mission had to be aborted due to technical failures.
(Görev, teknik aksaklıklar nedeniyle yarıda kesilmek zorunda kaldı.)
They decided to abort the project after realizing it was not feasible.
(Projenin uygulanabilir olmadığını fark ettikten sonra projeyi yarıda kesmeye karar verdiler.)
The flight was aborted because of bad weather.
(Uçuş, kötü hava koşulları nedeniyle yarıda kesildi.)
2. Kürtaj Yapmak:
Gebeliği sonlandırmak
She made the difficult decision to abort the pregnancy.
(Gebeliği sonlandırma kararı aldı.)
The doctor discussed the medical procedures to safely abort the fetus.
(Doktor, fetüsü güvenli bir şekilde sonlandırmak için tıbbi prosedürleri tartıştı.)
They provided support for women who chose to abort their pregnancies.
(Gebeliklerini sonlandırmayı seçen kadınlara destek sağladılar.)
3. İptal Etmek:
Planlanmış bir etkinliği veya işlemi durdurmak
The launch was aborted due to unfavorable conditions.
(Fırlatma, elverişsiz koşullar nedeniyle iptal edildi.)
They had to abort the meeting because of a scheduling conflict.
(Planlama çakışması nedeniyle toplantıyı iptal etmek zorunda kaldılar.)
The experiment was aborted after initial results were inconclusive.
(İlk sonuçlar kesin olmadığı için deney iptal edildi.)
1. Yarıda Kesmek:
Bir süreci veya planı tamamlamadan durdurmak
The mission had to be aborted due to technical failures.
(Görev, teknik aksaklıklar nedeniyle yarıda kesilmek zorunda kaldı.)
They decided to abort the project after realizing it was not feasible.
(Projenin uygulanabilir olmadığını fark ettikten sonra projeyi yarıda kesmeye karar verdiler.)
The flight was aborted because of bad weather.
(Uçuş, kötü hava koşulları nedeniyle yarıda kesildi.)
2. Kürtaj Yapmak:
Gebeliği sonlandırmak
She made the difficult decision to abort the pregnancy.
(Gebeliği sonlandırma kararı aldı.)
The doctor discussed the medical procedures to safely abort the fetus.
(Doktor, fetüsü güvenli bir şekilde sonlandırmak için tıbbi prosedürleri tartıştı.)
They provided support for women who chose to abort their pregnancies.
(Gebeliklerini sonlandırmayı seçen kadınlara destek sağladılar.)
3. İptal Etmek:
Planlanmış bir etkinliği veya işlemi durdurmak
The launch was aborted due to unfavorable conditions.
(Fırlatma, elverişsiz koşullar nedeniyle iptal edildi.)
They had to abort the meeting because of a scheduling conflict.
(Planlama çakışması nedeniyle toplantıyı iptal etmek zorunda kaldılar.)
The experiment was aborted after initial results were inconclusive.
(İlk sonuçlar kesin olmadığı için deney iptal edildi.)
Abort
kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:
- They had to abort the mission due to bad weather. (Kötü hava koşulları nedeniyle görevi iptal etmek zorunda kaldılar.)
- The pilot decided to abort the landing at the last minute. (Pilot, inişi son anda iptal etmeye karar verdi.)
- She was advised to abort the operation because of complications. (Komplikasyonlar nedeniyle operasyonu iptal etmesi tavsiye edildi.)
- They decided to abort the experiment after unexpected results. (Beklenmedik sonuçlar sonrası deneyi iptal etmeye karar verdiler.)
- He was forced to abort the takeoff due to engine failure. (Motor arızası nedeniyle kalkışı iptal etmek zorunda kaldı.)
- The team chose to abort the project before wasting more resources. (Ekip, daha fazla kaynak israf etmeden projeyi iptal etmeye karar verdi.)
- The rocket launch was aborted just seconds before liftoff. (Roket fırlatılışı, kalkıştan sadece saniyeler önce iptal edildi.)
- She had to abort the plan when she realized it was too risky. (Planın çok riskli olduğunu fark ettiğinde planı iptal etmek zorunda kaldı.)
- They decided to abort the trip due to a severe storm warning. (Şiddetli fırtına uyarısı nedeniyle geziyi iptal etmeye karar verdiler.)
- The scientist had to abort the procedure after noticing a critical error. (Bilim insanı, kritik bir hata fark ettikten sonra prosedürü iptal etmek zorunda kaldı.)
- The company chose to abort the product launch after negative feedback. (Şirket, olumsuz geri bildirimler sonrası ürün lansmanını iptal etmeye karar verdi.)
- He was completely aback when they decided to abort the project. (Onlar projeyi iptal etmeye karar verdiğinde tamamen şaşkına döndü.)
- The astronaut was instructed to abort the mission for safety reasons. (Astronota, güvenlik nedenleriyle görevi iptal etmesi talimatı verildi.)
- They were forced to abort the film shoot because of bad weather. (Kötü hava koşulları nedeniyle film çekimini iptal etmek zorunda kaldılar.)
- She had to abort her vacation plans due to an emergency at work. (İş yerindeki bir acil durum nedeniyle tatil planlarını iptal etmek zorunda kaldı.)
- The military operation was aborted just before it was set to begin. (Askeri operasyon, başlamadan hemen önce iptal edildi.)
- They had to abort the surgery because the patient’s condition worsened. (Hastanın durumu kötüleştiği için ameliyatı iptal etmek zorunda kaldılar.)
- The launch sequence was aborted due to a technical malfunction. (Fırlatma sırası, teknik bir arıza nedeniyle iptal edildi.)
- He was aback when they decided to abort the entire campaign. (Onlar tüm kampanyayı iptal etmeye karar verdiğinde şaşkına döndü.)
- The test was aborted halfway through because of a power outage. (Güç kesintisi nedeniyle test yarıda iptal edildi.)
Comments:
bottom of page