top of page
kelimeKafe.com
Abode
kelimesi anlamı:
(noun)
ikametgah, konut, ev, mesken.
(noun)
ikametgah, konut, ev, mesken.
Benzer Anlamlılar:
residence, home, dwelling, house, habitation
Zıt Anlamlılar:
-
İlgili Kelimeler:
place of abode, change of abode
Abode
kelimesi cümlede kullanımı:
1. İkametgah:
Birinin yaşadığı yer veya konut
She welcomed me to her humble abode.
(O, beni mütevazı konutuna kabul etti.)
His current abode is in a small town in the countryside.
(Onun şu anki ikametgahı, kırsal bir kasabadadır.)
They have lived in the same abode for over twenty years.
(Onlar yirmi yılı aşkın süredir aynı ikametgahta yaşamışlardır.)
2. Ev:
Bir kişinin evi veya yaşadığı yer
The old mansion became their new abode.
(Eski köşk onların yeni evi oldu.)
His abode is decorated with antique furniture.
(Onun evi antika mobilyalarla dekore edilmiştir.)
They found a peaceful abode in the mountains.
(Onlar dağlarda huzurlu bir ev buldular.)
1. İkametgah:
Birinin yaşadığı yer veya konut
She welcomed me to her humble abode.
(O, beni mütevazı konutuna kabul etti.)
His current abode is in a small town in the countryside.
(Onun şu anki ikametgahı, kırsal bir kasabadadır.)
They have lived in the same abode for over twenty years.
(Onlar yirmi yılı aşkın süredir aynı ikametgahta yaşamışlardır.)
2. Ev:
Bir kişinin evi veya yaşadığı yer
The old mansion became their new abode.
(Eski köşk onların yeni evi oldu.)
His abode is decorated with antique furniture.
(Onun evi antika mobilyalarla dekore edilmiştir.)
They found a peaceful abode in the mountains.
(Onlar dağlarda huzurlu bir ev buldular.)
Abode
kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:
- She found a peaceful abode in the countryside. (O, kırsalda huzurlu bir mesken buldu.)
- His abode was small but cozy. (Onun meskeni küçük ama sıcaktı.)
- They invited us to their humble abode for dinner. (Onlar, mütevazı meskenlerine akşam yemeği için bizi davet ettiler.)
- The cottage served as their summer abode. (Kulübe, onların yazlık meskeni olarak hizmet etti.)
- He finally settled into his new abode. (O, sonunda yeni meskenine yerleşti.)
- The forest was known as the abode of ancient spirits. (Orman, eski ruhların meskeni olarak biliniyordu.)
- They decorated their abode with bright colors. (Onlar, meskenlerini parlak renklerle süslediler.)
- The king’s abode was a grand castle on the hill. (Kralın meskeni, tepedeki görkemli bir kaleydi.)
- Her abode was filled with books and art. (Onun meskeni, kitaplar ve sanat eserleriyle doluydu.)
- The small town became his permanent abode. (Küçük kasaba, onun kalıcı meskeni oldu.)
- She took great pride in her well-kept abode. (O, bakımlı meskeniyle büyük gurur duyuyordu.)
- The cave served as a temporary abode for the explorers. (Mağara, kaşifler için geçici bir mesken olarak hizmet etti.)
- They found the abandoned house to be an eerie abode. (Onlar, terkedilmiş evi ürkütücü bir mesken olarak buldular.)
- His abode overlooked the serene lake. (Onun meskeni, huzurlu göle bakıyordu.)
- The hermit lived in a secluded abode deep in the woods. (Yalnız yaşayan kişi, ormanın derinliklerinde ıssız bir meskende yaşıyordu.)
- Their abode was known for its beautiful garden. (Onların meskeni, güzel bahçesiyle tanınırdı.)
- The travelers sought refuge in a quiet abode. (Yolcular, sessiz bir meskende sığınacak yer aradılar.)
- She longed for a simple abode by the sea. (O, deniz kenarında basit bir mesken özlemi çekiyordu.)
- The ancient temple was considered the abode of the gods. (Eski tapınak, tanrıların meskeni olarak kabul edilirdi.)
- They cherished every moment spent in their tranquil abode. (Onlar, huzurlu meskenlerinde geçirilen her anı değerli buldular.)
Comments:
bottom of page