top of page
Ablaze
kelimesi anlamı:
(adjective)
alevler içinde, alev alev, yanmakta olan.
(adjective)
alevler içinde, alev alev, yanmakta olan.
Benzer Anlamlılar:
burning, ablaze, afire, alight, aflame, on fire, blazing
Zıt Anlamlılar:
extinguished, calm, dark, quiet
İlgili Kelimeler:
set ablaze, buildings ablaze
Ablaze
kelimesi cümlede kullanımı:
1. Alevler İçinde:
Yoğun bir şekilde yanmakta olan, alevler içinde
The building was ablaze by the time the firemen arrived.
(İtfaiyeciler geldiğinde bina alevler içindeydi.)
The forest was set ablaze by the lightning strike.
(Orman, yıldırım çarpmasıyla alevler içinde kaldı.)
The car was ablaze after the collision.
(Çarpışmanın ardından araba alevler içindeydi.)
2. Işıl Işıl:
Parlak bir şekilde ışık saçan veya parıldayan
The city was ablaze with lights during the festival.
(Festival sırasında şehir ışıl ışıldı.)
Her eyes were ablaze with excitement.
(Gözleri heyecanla ışıl ışıldı.)
The sky was ablaze with fireworks on New Year's Eve.
(Yılbaşı gecesinde gökyüzü havai fişeklerle ışıl ışıldı.)
3. Coşkulu:
Duygusal olarak yoğun bir coşku veya heyecan içinde
He was ablaze with anger after hearing the news.
(Haberleri duyduktan sonra öfkeyle coşmuştu.)
The crowd was ablaze with enthusiasm during the concert.
(Konser sırasında kalabalık coşkuyla doluydu.)
She was ablaze with passion for her new project.
(Yeni projesi için tutku doluydu.)
1. Alevler İçinde:
Yoğun bir şekilde yanmakta olan, alevler içinde
The building was ablaze by the time the firemen arrived.
(İtfaiyeciler geldiğinde bina alevler içindeydi.)
The forest was set ablaze by the lightning strike.
(Orman, yıldırım çarpmasıyla alevler içinde kaldı.)
The car was ablaze after the collision.
(Çarpışmanın ardından araba alevler içindeydi.)
2. Işıl Işıl:
Parlak bir şekilde ışık saçan veya parıldayan
The city was ablaze with lights during the festival.
(Festival sırasında şehir ışıl ışıldı.)
Her eyes were ablaze with excitement.
(Gözleri heyecanla ışıl ışıldı.)
The sky was ablaze with fireworks on New Year's Eve.
(Yılbaşı gecesinde gökyüzü havai fişeklerle ışıl ışıldı.)
3. Coşkulu:
Duygusal olarak yoğun bir coşku veya heyecan içinde
He was ablaze with anger after hearing the news.
(Haberleri duyduktan sonra öfkeyle coşmuştu.)
The crowd was ablaze with enthusiasm during the concert.
(Konser sırasında kalabalık coşkuyla doluydu.)
She was ablaze with passion for her new project.
(Yeni projesi için tutku doluydu.)
Ablaze
kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:
- The forest was ablaze with bright flames. (Orman, parlak alevlerle yanıyordu.)
- The building was suddenly ablaze in the night. (Bina, gece aniden alevler içinde kaldı.)
- Her eyes were ablaze with excitement. (Gözleri heyecanla parlıyordu.)
- The entire sky was ablaze with the colors of sunset. (Tüm gökyüzü, gün batımının renkleriyle parlıyordu.)
- The campfire was ablaze, providing warmth to everyone. (Kamp ateşi, herkese ısı sağlayacak şekilde alev alev yanıyordu.)
- The city was ablaze with lights during the festival. (Şehir, festival sırasında ışıklarla parlıyordu.)
- His passion for the project was ablaze. (Onun projeye olan tutkusu alev alev yanıyordu.)
- The house was quickly ablaze after the lightning strike. (Yıldırım çarpmasından sonra ev hızla alev aldı.)
- The field was ablaze with wildflowers in the spring. (Tarla, ilkbaharda yabani çiçeklerle parlıyordu.)
- Her face was ablaze with anger. (Yüzü, öfkeyle alev alev yanıyordu.)
- The crowd was ablaze with excitement during the concert. (Kalabalık, konser sırasında heyecanla parlıyordu.)
- The city was ablaze after the championship win. (Şehir, şampiyonluk zaferinden sonra parlıyordu.)
- The room was ablaze with sunlight streaming through the windows. (Oda, pencerelerden süzülen güneş ışığıyla aydınlanıyordu.)
- His mind was ablaze with new ideas. (Zihni, yeni fikirlerle doluydu.)
- The forest was still ablaze despite the firefighters' efforts. (İtfaiyecilerin çabalarına rağmen orman hala alev alev yanıyordu.)
- The horizon was ablaze with the glow of dawn. (Ufuk, şafak vaktinin ışıltısıyla parlıyordu.)
- The protesters' signs were ablaze with bold messages. (Protestocuların pankartları, cesur mesajlarla doluydu.)
- The room was ablaze with colors during the art exhibition. (Sanat sergisi sırasında oda, renklerle parlıyordu.)
- Her spirit was ablaze with determination to succeed. (Ruhu, başarma azmiyle alev alev yanıyordu.)
- The mountains were ablaze with autumn colors. (Dağlar, sonbahar renkleriyle parlıyordu.)
Comments:
bottom of page