top of page
Abject kelimesi anlamı:
(adjective)
sefil, rezil, aşağılık, acınacak.

Benzer Anlamlılar:

hopeless, miserable, wretched, base, degraded, contemptible

Zıt Anlamlılar:

proud, noble, elevated, dignified

İlgili Kelimeler:

abjectly, abject poverty, abject failure

Abject   kelimesi cümlede kullanımı:



1. Sefil:
Son derece kötü, acınacak durumda olan


He lived in abject poverty.
(O, sefil bir yoksulluk içinde yaşadı.)

The refugees were in abject conditions.
(Mülteciler, sefil koşullar içindeydi.)

Her abject living situation made it difficult for her to focus on studies.
(Sefil yaşam koşulları, derslerine odaklanmasını zorlaştırıyordu.)



2. Utanç Verici:
Onur kırıcı, aşağılayıcı


His abject apology showed his deep regret.
(Utanç verici özrü, derin pişmanlığını gösteriyordu.)

The abject failure of the project was a major setback.
(Projenin utanç verici başarısızlığı büyük bir gerilemeydi.)

Their abject surrender was humiliating.
(Onların utanç verici teslimiyeti aşağılayıcıydı.)



3. Çaresiz:
Umutsuz, kurtulma imkanı olmayan


She felt abject despair after losing her job.
(İşini kaybettikten sonra çaresiz bir umutsuzluk hissetti.)

The abject hopelessness in his eyes was heartbreaking.
(Gözlerindeki çaresiz umutsuzluk yürek burkucuydu.)

They were in an abject state after the disaster.
(Felaketten sonra çaresiz bir durumdaydılar.)

Abject  kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:

  • He lived in abject poverty for many years.
  • (O, uzun yıllar boyunca sefil bir yoksulluk içinde yaşadı.)

  • The refugees faced abject conditions in the camp.
  • (Mülteciler, kampta sefil koşullarla karşılaştılar.)

  • Her abject fear of failure prevented her from trying.
  • (Onun başarısızlık korkusu, denemesine engel oldu.)

  • They experienced abject humiliation after the defeat.
  • (Yenilgiden sonra aşağılanmış hissettiler.)

  • The abject despair in his voice was clear.
  • (Sesindeki çaresiz umutsuzluk açıktı.)

  • She refused to live in such abject conditions.
  • (O, böyle sefil koşullarda yaşamayı reddetti.)

  • The people were left in abject misery after the disaster.
  • (Felaketten sonra insanlar sefil bir perişanlık içinde bırakıldılar.)

  • He showed abject submission to the authority.
  • (O, otoriteye tam bir boyun eğme gösterdi.)

  • The abject failure of the project was unexpected.
  • (Projenin tam bir başarısızlıkla sonuçlanması beklenmedikti.)

  • She felt abject shame after the incident.
  • (Olaydan sonra tam bir utanç hissetti.)

  • The abject terror in his eyes was unmistakable.
  • (Gözlerindeki korku, tartışmasızdı.)

  • He apologized with abject sincerity.
  • (O, içten bir samimiyetle özür diledi.)

  • The abject living conditions shocked the visitors.
  • (Ziyaretçiler, yaşam koşullarının sefilliği karşısında şoke oldu.)

  • She endured abject loneliness during her illness.
  • (Hastalığı sırasında tam bir yalnızlık çekti.)

  • The leader was criticized for leaving his people in abject despair.
  • (Lider, halkını çaresiz bir umutsuzluk içinde bırakmakla eleştirildi.)

  • He fell into abject despair after losing his job.
  • (İşini kaybettikten sonra tam bir umutsuzluğa düştü.)

  • The abject apology did little to mend the relationship.
  • (Tam bir özür, ilişkiyi onarmak için çok az işe yaradı.)

  • The abject conditions of the prison were exposed by the media.
  • (Hapishanenin sefil koşulları, medya tarafından ortaya çıkarıldı.)

  • They were trapped in abject poverty with no way out.
  • (Onlar, çıkış yolu olmayan tam bir yoksulluk içinde sıkışıp kaldılar.)

  • Her abject plea for mercy moved everyone in the room.
  • (Onun tam bir merhamet dileği, odadaki herkesi etkiledi.)

Comments:

Yeni eklenenler

English words  with letters on the sky for english dictionary (1).png

Günün Kelimesi

word of the day

Yeni Güncellenenler

English words  with letters on the sky for english dictionary (2).png
bottom of page