top of page
kelimeKafe.com
Abet
kelimesi anlamı:
(verb)
yardım etmek, suça yardım ve yataklık etmek, teşvik etmek.
(verb)
yardım etmek, suça yardım ve yataklık etmek, teşvik etmek.
Benzer Anlamlılar:
assist, aid, help, support, encourage
Zıt Anlamlılar:
hinder, obstruct, oppose, dissuade
İlgili Kelimeler:
abetted, abetting, abetment, aid and abet, abet a crime
Abet
kelimesi cümlede kullanımı:
1. Teşvik Etmek:
Birini bir şey yapmaya, özellikle kötü bir şey yapmaya cesaretlendirmek veya yardım etmek
He was accused of abetting the suspect in the crime.
(Suçluyu suçta teşvik etmekle suçlandı.)
She abetted her friend in lying to the authorities.
(Arkadaşını yetkililere yalan söylemeye teşvik etti.)
They were charged with abetting the illegal activities.
(Yasadışı faaliyetleri teşvik etmekle suçlandılar.)
2. Yardım Etmek:
Birine bir işte, genellikle kötü bir işte yardım etmek
He abetted his partner in committing fraud.
(Ortağına dolandırıcılık yaparken yardım etti.)
The accomplice was found guilty of abetting the robbery.
(Suç ortağı, soygunda yardım etmekten suçlu bulundu.)
She was accused of abetting the escape of the prisoners.
(Mahkumların kaçmasına yardım etmekle suçlandı.)
3. Desteklemek:
Kötü bir plan veya eylemi desteklemek veya kolaylaştırmak
They abetted the scheme by providing false documents.
(Sahte belgeler sağlayarak planı desteklediler.)
He was suspected of abetting the terrorist organization.
(Terör örgütünü desteklemekten şüphelenildi.)
Her actions were seen as abetting the illegal trade.
(Onun eylemleri yasadışı ticareti desteklemek olarak görüldü.)
1. Teşvik Etmek:
Birini bir şey yapmaya, özellikle kötü bir şey yapmaya cesaretlendirmek veya yardım etmek
He was accused of abetting the suspect in the crime.
(Suçluyu suçta teşvik etmekle suçlandı.)
She abetted her friend in lying to the authorities.
(Arkadaşını yetkililere yalan söylemeye teşvik etti.)
They were charged with abetting the illegal activities.
(Yasadışı faaliyetleri teşvik etmekle suçlandılar.)
2. Yardım Etmek:
Birine bir işte, genellikle kötü bir işte yardım etmek
He abetted his partner in committing fraud.
(Ortağına dolandırıcılık yaparken yardım etti.)
The accomplice was found guilty of abetting the robbery.
(Suç ortağı, soygunda yardım etmekten suçlu bulundu.)
She was accused of abetting the escape of the prisoners.
(Mahkumların kaçmasına yardım etmekle suçlandı.)
3. Desteklemek:
Kötü bir plan veya eylemi desteklemek veya kolaylaştırmak
They abetted the scheme by providing false documents.
(Sahte belgeler sağlayarak planı desteklediler.)
He was suspected of abetting the terrorist organization.
(Terör örgütünü desteklemekten şüphelenildi.)
Her actions were seen as abetting the illegal trade.
(Onun eylemleri yasadışı ticareti desteklemek olarak görüldü.)
Abet
kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:
- He was accused of trying to abet the crime. (Suç işlemeye teşvik etmekle suçlandı.)
- She refused to abet her friend's dishonest plans. (Arkadaşının dürüst olmayan planlarına yardım etmeyi reddetti.)
- The thief’s accomplice was charged with abetting the robbery. (Hırsızın suç ortağı, soyguna yardım etmekle suçlandı.)
- They were caught trying to abet the escape. (Kaçışa yardım etmeye çalışırken yakalandılar.)
- His silence was seen as a way to abet the wrongdoing. (Sessizliği, yanlışa yardım etmenin bir yolu olarak görüldü.)
- The lawyer warned him not to abet any illegal activities. (Avukat, ona yasa dışı faaliyetlere yardım etmemesini söyledi.)
- She was guilty of abetting the fraudulent scheme. (Sahtekar planı desteklemekten suçluydu.)
- The investigation revealed that he had abetted the crime. (Soruşturma, onun suça yardım ettiğini ortaya çıkardı.)
- His actions were interpreted as an attempt to abet the enemy. (Hareketleri, düşmana yardım etme girişimi olarak yorumlandı.)
- The judge considered his efforts to abet the crime as serious. (Hakim, suça yardım etme çabalarını ciddi olarak değerlendirdi.)
- It was clear that she did not intend to abet the illegal activity. (Yasa dışı faaliyete yardım etmeyi amaçlamadığı açıktı.)
- The suspect was found guilty of abetting a known criminal. (Zanlı, tanınmış bir suçluya yardım etmekten suçlu bulundu.)
- He could face charges for abetting the criminal conspiracy. (Suç komplosuna yardım etmekten yargılanabilir.)
- Their plan to abet the theft was quickly uncovered. (Hırsızlığa yardım etme planları hızla ortaya çıkarıldı.)
- Abetting a crime can carry severe legal consequences. (Bir suça yardım etmenin ciddi yasal sonuçları olabilir.)
- The authorities suspected him of abetting the fugitives. (Yetkililer, onun kaçaklara yardım ettiğinden şüphelendi.)
- She was criticized for abetting the unethical behavior. (Ahlak dışı davranışı teşvik ettiği için eleştirildi.)
- His decision to abet the crime shocked his colleagues. (Suça yardım etme kararı, meslektaşlarını şaşırttı.)
- The company's actions were seen as abetting environmental harm. (Şirketin eylemleri, çevresel zarara yardım etmek olarak görüldü.)
- He was found guilty of abetting in the destruction of evidence. (Delillerin yok edilmesine yardım etmekten suçlu bulundu.)
Comments:
bottom of page