top of page
Aberration
kelimesi anlamı:
(noun)
sapma, anormallik, bozukluk, geçici değişim.
(noun)
sapma, anormallik, bozukluk, geçici değişim.
Benzer Anlamlılar:
deviation, anomaly, abnormality, irregularity, divergence, oddity
Zıt Anlamlılar:
normality, regularity, conformity, consistency
İlgili Kelimeler:
aberrant, optical aberration, mental aberration
Aberration
kelimesi cümlede kullanımı:
1. Sapma:
Normal veya beklenen durumdan sapma
The sudden drop in temperature was considered an aberration.
(Sıcaklıktaki ani düşüş bir sapma olarak kabul edildi.)
His calm behavior was an aberration from his usual temperament.
(Sakin davranışı, normaldeki mizacından bir sapmaydı.)
The data showed a significant aberration from the predicted results.
(Veriler, beklenen sonuçlardan önemli bir sapma gösterdi.)
2. Anormallik:
Normal veya doğal durumdan farklı olma durumu
The bright light in the sky was seen as an aberration by the scientists.
(Gökyüzündeki parlak ışık, bilim insanları tarafından bir anormallik olarak görüldü.)
Her sudden outburst was an aberration from her usual quiet demeanor.
(Aniden patlaması, normalde sessiz duruşundan bir anormallikti.)
The illness was an aberration in an otherwise healthy family history.
(Hastalık, aksi halde sağlıklı bir aile geçmişinde bir anormallikti.)
3. Yanılma:
Doğru veya mantıklı bir düşünceden sapma durumu
His decision to quit his job was viewed as an aberration by his friends.
(İşinden ayrılma kararı, arkadaşları tarafından bir yanılma olarak görüldü.)
The politician's statements were seen as an aberration from the truth.
(Politikacının ifadeleri, gerçeğin bir yanılgısı olarak görüldü.)
The report contained several aberrations that needed correction.
(Rapor, düzeltilmesi gereken birkaç yanılma içeriyordu.)
1. Sapma:
Normal veya beklenen durumdan sapma
The sudden drop in temperature was considered an aberration.
(Sıcaklıktaki ani düşüş bir sapma olarak kabul edildi.)
His calm behavior was an aberration from his usual temperament.
(Sakin davranışı, normaldeki mizacından bir sapmaydı.)
The data showed a significant aberration from the predicted results.
(Veriler, beklenen sonuçlardan önemli bir sapma gösterdi.)
2. Anormallik:
Normal veya doğal durumdan farklı olma durumu
The bright light in the sky was seen as an aberration by the scientists.
(Gökyüzündeki parlak ışık, bilim insanları tarafından bir anormallik olarak görüldü.)
Her sudden outburst was an aberration from her usual quiet demeanor.
(Aniden patlaması, normalde sessiz duruşundan bir anormallikti.)
The illness was an aberration in an otherwise healthy family history.
(Hastalık, aksi halde sağlıklı bir aile geçmişinde bir anormallikti.)
3. Yanılma:
Doğru veya mantıklı bir düşünceden sapma durumu
His decision to quit his job was viewed as an aberration by his friends.
(İşinden ayrılma kararı, arkadaşları tarafından bir yanılma olarak görüldü.)
The politician's statements were seen as an aberration from the truth.
(Politikacının ifadeleri, gerçeğin bir yanılgısı olarak görüldü.)
The report contained several aberrations that needed correction.
(Rapor, düzeltilmesi gereken birkaç yanılma içeriyordu.)
Aberration
kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:
- The storm was just an aberration in the usual weather pattern. (Fırtına, normal hava düzenindeki bir sapmaydı.)
- Her sudden anger was an aberration from her usual calm demeanor. (Onun ani öfkesi, genellikle sakin olan tavrından bir sapmaydı.)
- The bright spot in the image was caused by an aberration in the lens. (Görüntüdeki parlak nokta, lensteki bir sapmadan kaynaklanıyordu.)
- The scientist considered the strange result to be an aberration. (Bilim insanı, garip sonucu bir sapma olarak değerlendirdi.)
- The outburst was an aberration in his behavior. (Bu patlama, onun davranışlarında bir sapmaydı.)
- The team's poor performance was an aberration from their usual excellence. (Takımın kötü performansı, geneldeki mükemmelliklerinden bir sapmaydı.)
- The error in the report was seen as an aberration. (Rapordaki hata bir sapma olarak görüldü.)
- The politician's statement was an aberration from the party's stance. (Politikacının açıklaması, partinin duruşundan bir sapmaydı.)
- The unexpected success was viewed as an aberration. (Beklenmedik başarı bir sapma olarak görüldü.)
- The financial loss was an aberration in an otherwise profitable year. (Finansal kayıp, aksi takdirde karlı bir yıldaki bir sapmaydı.)
- The aberration in the experiment led to unexpected results. (Deneydeki sapma, beklenmedik sonuçlara yol açtı.)
- The aberration in the data made the scientists reconsider their hypothesis. (Verideki sapma, bilim insanlarının hipotezlerini yeniden gözden geçirmelerine neden oldu.)
- Her behavior was considered an aberration by her family. (Davranışı, ailesi tarafından bir sapma olarak değerlendirildi.)
- The sudden drop in sales was an aberration in the company's growth. (Satışlardaki ani düşüş, şirketin büyümesinde bir sapmaydı.)
- The aberration in the star's movement puzzled the astronomers. (Yıldızın hareketindeki sapma, gökbilimcileri şaşırttı.)
- The event was an aberration in an otherwise peaceful community. (Olay, aksi halde huzurlu bir toplumda bir sapmaydı.)
- The criminal's actions were an aberration from societal norms. (Suçlunun eylemleri, toplumsal normlardan bir sapmaydı.)
- The painting's odd colors were seen as an aberration from the artist's usual style. (Resmin tuhaf renkleri, sanatçının geneldeki tarzından bir sapma olarak görüldü.)
- The aberration in the company's policies led to public outcry. (Şirketin politikalarındaki sapma, kamuoyunun tepkisine yol açtı.)
- The leader's decision was viewed as an aberration by his followers. (Liderin kararı, takipçileri tarafından bir sapma olarak görüldü.)
Comments:
bottom of page