top of page
Abeam kelimesi anlamı:
(adverb)
dümene dik olarak, bordasına paralel olarak, geminin yanında.

Benzer Anlamlılar:

alongside, beside, abeam, at right angles

Zıt Anlamlılar:

-

İlgili Kelimeler:

ship abeam, position abeam

Abeam   kelimesi cümlede kullanımı:



1. Yanında:
Gemi veya uçak gibi bir aracın yan tarafında veya hizasında olmak


The lighthouse was directly abeam the ship.
(Fener, geminin tam yanındaydı.)

The other boat is abeam of us, maintaining the same speed.
(Diğer tekne, bizim hizamızda olup aynı hızda seyrediyor.)

The island was abeam when the storm hit.
(Fırtına vurduğunda ada yanımızdaydı.)



2. Hizasına Gelmek:
Bir nesnenin, başka bir nesnenin hizasına gelmesi durumu


The aircraft passed abeam of the control tower.
(Uçak, kontrol kulesinin hizasından geçti.)

We sailed abeam of the coastline for several miles.
(Birkaç mil boyunca kıyı şeridinin hizasında seyrettik.)

The buoy is now abeam of our position.
(Şamandıra, şu an bizim hizamızda.)



3. Yan Hiza:
Bir nesnenin başka bir nesne ile yan yana veya hizalı olduğu durum


The port was abeam, clearly visible in the distance.
(Liman yan hizadaydı, uzakta net bir şekilde görünüyordu.)

The target was abeam the shooter, making it an easy shot.
(Hedef, atıcının yan hizasındaydı, bu da kolay bir atış yapıyordu.)

The mountains were abeam, providing a beautiful view.
(Dağlar yan hizadaydı, güzel bir manzara sunuyordu.)

Abeam  kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:

  • The boat was positioned abeam of the lighthouse.
  • (Tekne, deniz fenerinin tam karşısında konumlanmıştı.)

  • The ship passed abeam of the small island.
  • (Gemi, küçük adanın yanından geçti.)

  • The plane flew abeam of the mountain.
  • (Uçak, dağın hizasından uçtu.)

  • The sailor noted that they were abeam of the buoy.
  • (Denizci, şamandıranın hizasında olduklarını not etti.)

  • The yacht was sailing abeam of the coast.
  • (Yat, kıyının hizasında seyrediyordu.)

  • As we were abeam of the bridge, we slowed down.
  • (Köprünün hizasındayken yavaşladık.)

  • The vessel was abeam of the harbor entrance.
  • (Gemi, liman girişinin hizasındaydı.)

  • The lighthouse stood directly abeam of the ship.
  • (Deniz feneri, geminin tam karşısında duruyordu.)

  • The cruise ship sailed abeam of the beach.
  • (Gemi, plajın hizasından geçiyordu.)

  • The cargo ship was abeam of the port when the storm hit.
  • (Yük gemisi, fırtına vurduğunda limanın hizasındaydı.)

  • The captain ordered to turn the ship abeam of the island.
  • (Kaptan, gemiyi adanın hizasına çevirmelerini emretti.)

  • The fishing boat stayed abeam of the reef.
  • (Balıkçı teknesi, resifin hizasında kaldı.)

  • The plane was flying abeam of the city skyline.
  • (Uçak, şehir silüetinin hizasından uçuyordu.)

  • The sailor marked their position abeam of the headland.
  • (Denizci, burunun hizasında konumlarını işaretledi.)

  • The ship passed abeam of the rocky cliffs.
  • (Gemi, kayalık uçurumların yanından geçti.)

  • We were abeam of the marina when we saw the dolphins.
  • (Marinanın hizasındayken yunusları gördük.)

  • The yacht was keeping abeam of the current.
  • (Yat, akıntının hizasında kalıyordu.)

  • The aircraft maintained a steady course abeam of the shoreline.
  • (Uçak, kıyı şeridinin hizasında sabit bir rota izledi.)

  • The ferry crossed abeam of the ferry terminal.
  • (Feribot, feribot terminalinin hizasından geçti.)

  • The ship remained abeam of the cargo dock during the maneuver.
  • (Gemi, manevra sırasında yük iskelesinin hizasında kaldı.)

Comments:

Yeni eklenenler

English words  with letters on the sky for english dictionary (1).png

Günün Kelimesi

word of the day

Yeni Güncellenenler

English words  with letters on the sky for english dictionary (2).png
bottom of page