top of page
Abate
kelimesi anlamı:
(verb)
azaltmak, hafifletmek, dinmek, yatışmak, indirmek, eksiltmek, küçültmek, teskin etmek.
(verb)
azaltmak, hafifletmek, dinmek, yatışmak, indirmek, eksiltmek, küçültmek, teskin etmek.
Benzer Anlamlılar:
diminish, reduce, lessen, decrease, subside, decline, ease, wane, dwindle, mitigate
Zıt Anlamlılar:
increase, intensify, amplify, escalate
İlgili Kelimeler:
abated, abating, abatement, abate the noise, abate the storm
Abate
kelimesi cümlede kullanımı:
1. Azalmak:
Şiddeti, yoğunluğu veya miktarı azalmak
The storm began to abate after a few hours.
(Fırtına birkaç saat sonra azalmaya başladı.)
Her anger abated as she listened to his explanation.
(Onun açıklamasını dinledikçe öfkesi azaldı.)
The pain in his leg finally abated after taking the medication.
(Bacaklarındaki ağrı ilaç aldıktan sonra nihayet azaldı.)
2. Dindirmek:
Bir durum veya hissin şiddetini azaltmak veya hafifletmek
He tried to abate his guilt by helping others.
(Başkalarına yardım ederek suçluluğunu dindirmeye çalıştı.)
The government took measures to abate the economic crisis.
(Hükümet, ekonomik krizi dindirmek için önlemler aldı.)
Meditation can help abate stress and anxiety.
(Meditasyon, stres ve kaygıyı dindirmeye yardımcı olabilir.)
3. Zayıflatmak:
Gücünü veya etkisini azaltmak
The new law aims to abate pollution levels in the city.
(Yeni yasa, şehirdeki kirlilik seviyesini zayıflatmayı amaçlıyor.)
His constant efforts abated the opposition's influence.
(Sürekli çabaları, muhalefetin etkisini zayıflattı.)
The vaccine helped to abate the spread of the disease.
(Aşı, hastalığın yayılmasını zayıflatmaya yardımcı oldu.)
4. Geçmek:
Bir olay veya durumun sona ermesi veya geçmesi
The excitement of the event began to abate as the night went on.
(Gece ilerledikçe etkinliğin heyecanı geçmeye başladı.)
Once the crowd abated, the streets were quiet again.
(Kalabalık geçtikten sonra, sokaklar tekrar sessiz oldu.)
The floodwaters finally abated, allowing residents to return home.
(Sel suları nihayet geçerek, sakinlerin evlerine dönmesine izin verdi.)
1. Azalmak:
Şiddeti, yoğunluğu veya miktarı azalmak
The storm began to abate after a few hours.
(Fırtına birkaç saat sonra azalmaya başladı.)
Her anger abated as she listened to his explanation.
(Onun açıklamasını dinledikçe öfkesi azaldı.)
The pain in his leg finally abated after taking the medication.
(Bacaklarındaki ağrı ilaç aldıktan sonra nihayet azaldı.)
2. Dindirmek:
Bir durum veya hissin şiddetini azaltmak veya hafifletmek
He tried to abate his guilt by helping others.
(Başkalarına yardım ederek suçluluğunu dindirmeye çalıştı.)
The government took measures to abate the economic crisis.
(Hükümet, ekonomik krizi dindirmek için önlemler aldı.)
Meditation can help abate stress and anxiety.
(Meditasyon, stres ve kaygıyı dindirmeye yardımcı olabilir.)
3. Zayıflatmak:
Gücünü veya etkisini azaltmak
The new law aims to abate pollution levels in the city.
(Yeni yasa, şehirdeki kirlilik seviyesini zayıflatmayı amaçlıyor.)
His constant efforts abated the opposition's influence.
(Sürekli çabaları, muhalefetin etkisini zayıflattı.)
The vaccine helped to abate the spread of the disease.
(Aşı, hastalığın yayılmasını zayıflatmaya yardımcı oldu.)
4. Geçmek:
Bir olay veya durumun sona ermesi veya geçmesi
The excitement of the event began to abate as the night went on.
(Gece ilerledikçe etkinliğin heyecanı geçmeye başladı.)
Once the crowd abated, the streets were quiet again.
(Kalabalık geçtikten sonra, sokaklar tekrar sessiz oldu.)
The floodwaters finally abated, allowing residents to return home.
(Sel suları nihayet geçerek, sakinlerin evlerine dönmesine izin verdi.)
Abate
kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:
- The storm's intensity began to abate after a few hours. (Fırtınanın şiddeti birkaç saat sonra azalmaya başladı.)
- Her pain started to abate after taking the medication. (Ağrısı ilacı aldıktan sonra azalmaya başladı.)
- The noise from the construction site will abate by evening. (İnşaat alanındaki gürültü akşam saatlerine kadar azalacak.)
- We hoped the rain would abate soon so we could continue our picnic. (Yağmurun yakında azalmasını umduk, böylece pikniğimize devam edebilirdik.)
- As the day went on, the tension in the room began to abate. (Gün ilerledikçe, odadaki gerilim azalmaya başladı.)
- The excitement from the announcement did not abate quickly. (Duyurudan kaynaklanan heyecan hızla azalmadı.)
- The effects of the medication will slowly abate over time. (İlacın etkileri zamanla yavaş yavaş azalacak.)
- We saw a gradual abatement of the floodwaters. (Sel sularının kademeli olarak azalmasını gördük.)
- His anger did not abate even after the apology. (Özürden sonra bile öfkesi azalmadı.)
- The noise level in the office began to abate after lunch. (Ofisteki gürültü seviyesi öğle yemeğinden sonra azalmaya başladı.)
- The impact of the crisis seemed to abate as new measures were implemented. (Krizinin etkisi, yeni önlemler alındıkça azalmaya başladı.)
- The medication helped abate the symptoms significantly. (Ilacın belirtileri önemli ölçüde azaltmasına yardımcı oldu.)
- The pressure in the tank will abate once the valve is opened. (Tanktaki basınç, valf açıldığında azalacak.)
- The initial shock of the news began to abate as the day went on. (Haberi ilk şaşkınlık, gün geçtikçe azalmaya başladı.)
- Her enthusiasm for the project started to abate after several setbacks. (Proje için olan coşkusu, birkaç aksaklıktan sonra azalmaya başladı.)
- The wind speed began to abate after the front passed through. (Rüzgar hızı, cephe geçtikten sonra azalmaya başladı.)
- The excitement of the event slowly abated as the night fell. (Etkinliğin heyecanı gece olunca yavaşça azalmaya başladı.)
- His concerns about the issue started to abate once he received more information. (Konu hakkındaki endişeleri, daha fazla bilgi aldığında azalmaya başladı.)
- The floodwaters are expected to abate over the next few days. (Sel sularının önümüzdeki birkaç gün içinde azalması bekleniyor.)
- The political turmoil began to abate as negotiations progressed. (Siyasi kargaşa, müzakereler ilerledikçe azalmaya başladı.)
Comments:
bottom of page