top of page
kelimeKafe.com
Abash
kelimesi anlamı:
(verb)
utandırmak, bozmak, mahçup etmek, gururunu incitmek,.
(verb)
utandırmak, bozmak, mahçup etmek, gururunu incitmek,.
Benzer Anlamlılar:
embarrass, humiliate, disconcert, discomfit, confuse, fluster
Zıt Anlamlılar:
encourage, reassure, bolster, strengthen
İlgili Kelimeler:
abashed, abashing, feel abashed
Abash
kelimesi cümlede kullanımı:
1. Utandırmak:
Birini utandırmak veya mahcup etmek
Her rude comments did not abash him.
(Onun kaba yorumları onu utandırmadı.)
He was abashed by his mistake during the presentation.
(Sunum sırasında yaptığı hatadan dolayı utandı.)
The teacher's criticism abashed the student.
(Öğretmenin eleştirisi öğrenciyi utandırdı.)
2. Mahcup Etmek:
Birini rahatsız veya mahcup bir duruma düşürmek
She was abashed by the unexpected applause.
(Beklenmedik alkıştan dolayı mahcup oldu.)
His clumsy behavior abashed him in front of his friends.
(Sakar davranışı arkadaşlarının önünde onu mahcup etti.)
The surprise question abashed the speaker.
(Sürpriz soru konuşmacıyı mahcup etti.)
3. Yüzünü Kızartmak:
Birinin yüzünü kızartmak, utandırmak
His praise abashed her, making her blush.
(Onun övgüsü, yüzünü kızartarak onu utandırdı.)
The unexpected compliment abashed him.
(Beklenmedik iltifat onu utandırdı.)
She felt abashed by her sudden outburst of laughter.
(Aniden gülmesi yüzünden utandı.)
1. Utandırmak:
Birini utandırmak veya mahcup etmek
Her rude comments did not abash him.
(Onun kaba yorumları onu utandırmadı.)
He was abashed by his mistake during the presentation.
(Sunum sırasında yaptığı hatadan dolayı utandı.)
The teacher's criticism abashed the student.
(Öğretmenin eleştirisi öğrenciyi utandırdı.)
2. Mahcup Etmek:
Birini rahatsız veya mahcup bir duruma düşürmek
She was abashed by the unexpected applause.
(Beklenmedik alkıştan dolayı mahcup oldu.)
His clumsy behavior abashed him in front of his friends.
(Sakar davranışı arkadaşlarının önünde onu mahcup etti.)
The surprise question abashed the speaker.
(Sürpriz soru konuşmacıyı mahcup etti.)
3. Yüzünü Kızartmak:
Birinin yüzünü kızartmak, utandırmak
His praise abashed her, making her blush.
(Onun övgüsü, yüzünü kızartarak onu utandırdı.)
The unexpected compliment abashed him.
(Beklenmedik iltifat onu utandırdı.)
She felt abashed by her sudden outburst of laughter.
(Aniden gülmesi yüzünden utandı.)
Abash
kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:
- His unexpected outburst seemed to abash everyone in the room. (Şaşırtıcı patırtısı, odadaki herkesin mahcup olmasına neden oldu.)
- She was abashed by the sudden praise from her boss. (Bossundan gelen ani övgü karşısında utanmıştı.)
- The mistake in the report managed to abash him during the presentation. (Rapordaki hata, sunum sırasında onu mahcup etti.)
- He felt abashed when he realized he had forgotten everyone's names. (Herkesin adını unuttuğunu fark edince mahcup oldu.)
- Her lack of preparation abashed her in front of the committee. (Hazırlıksızlığı, komitenin önünde onu mahcup etti.)
- The awkward silence in the meeting abashed him deeply. (Toplantıdaki garip sessizlik onu derinden mahcup etti.)
- The unexpected failure of his project left him feeling abashed. (Projesinin beklenmedik başarısızlığı, onu mahcup hissettirdi.)
- He tried not to abash her with his critical comments. (Tenkit edici yorumlarıyla onu mahcup etmemeye çalıştı.)
- The sudden spotlight on her during the event abashed her. (Etkinlikte aniden ışıkların üzerine çevrilmesi onu mahcup etti.)
- The mistake was minor, but it still managed to abash him. (Hata küçük bir şeydi, ama yine de onu mahcup etti.)
- Her reaction to the news seemed to abash him more than he expected. (Habere verdiği tepki, onu beklediğinden daha fazla mahcup etti.)
- The way he was criticized in front of his peers abashed him greatly. (Arkadaşlarının önünde eleştirilme şekli, onu büyük ölçüde mahcup etti.)
- He looked abashed when he realized his error was pointed out publicly. (Hatasının kamuya açık bir şekilde işaretlendiğini fark edince mahcup göründü.)
- Her attempt to correct the mistake only served to abash him further. (Hatanın düzeltilme çabası, sadece onu daha da mahcup etti.)
- The sudden realization of his oversight abashed him during the meeting. (Gözden kaçırdığı bir şeyi aniden fark etmesi, toplantı sırasında onu mahcup etti.)
- The public embarrassment left him feeling abashed and vulnerable. (Kamuya açık utanç, onu mahcup ve savunmasız hissettirdi.)
- He was abashed by the unexpected attention to his personal life. (Kişisel hayatına yönelik beklenmedik ilgi onu mahcup etti.)
- The awkward conversation with his old friend abashed him considerably. (Eski arkadaşıyla olan garip konuşma onu oldukça mahcup etti.)
- Her efforts to address the issue only seemed to abash him more. (Problemi ele alma çabaları, onu daha da mahcup etti gibi göründü.)
- The critical feedback from the mentor abashed him despite his preparation. (Danışmandan gelen eleştirel geri bildirim, hazırlığına rağmen onu mahcup etti.)
- The detailed analysis of his failure abashed him, but also motivated him to improve. (Failure'ının ayrıntılı analizi, onu mahcup etti ama aynı zamanda gelişmesi için motive etti.)
Comments:
bottom of page