top of page
Abase kelimesi anlamı:
(verb)
aşağılamak, küçük düşürmek, kibrini kırmak, alçaltmak, yerin dibine sokmak, gururunu kırmak, değerini düşürmek.

Benzer Anlamlılar:

humiliate, belittle, degrade, demean, lower, humble, mortify, diminish

Zıt Anlamlılar:

elevate, honor, dignify, uplift

İlgili Kelimeler:

abased, abasing, abase oneself, self-abase

Abase   kelimesi cümlede kullanımı:



1. Aşağılamak:
Birini küçük düşürmek veya değersiz hissettirmek


He tried to abase his opponent with cruel remarks.
(Rakibini acımasız sözlerle aşağılamaya çalıştı.)

She refused to let anyone abase her dignity.
(Kimsenin onurunu aşağılamasına izin vermedi.)

The manager was known to abase his employees in front of others.
(Müdür, çalışanlarını başkalarının önünde aşağılamasıyla tanınırdı.)



2. Küçük Düşürmek:
Birini utandırmak veya aşağı bir duruma getirmek


They sought to abase him by spreading false rumors.
(Onu, yalan söylentiler yayarak küçük düşürmek istediler.)

The politician's scandal abased his reputation.
(Politikacının skandalı, itibarını küçük düşürdü.)

The harsh criticism was meant to abase her confidence.
(Şiddetli eleştiriler, özgüvenini küçük düşürmek için yapıldı.)



3. Alçaltmak:
Birinin statüsünü veya saygınlığını düşürmek


The king would never abase himself by negotiating with rebels.
(Kral, isyancılarla müzakere yaparak kendini asla alçaltmazdı.)

He felt that apologizing would abase his authority.
(Özür dilemenin otoritesini alçaltacağını düşündü.)

The defeat abased the team's standing in the league.
(Yenilgi, takımın ligdeki konumunu alçalttı.)

Abase  kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:

  • His constant remarks seemed to abase her self-esteem.
  • (Sürekli yorumları, onun özsaygısını aşağılıyor gibi görünüyordu.)

  • The manager's criticism was intended to abase his team's confidence.
  • (Yönetici, eleştirisiyle takımının özgüvenini aşağılama amacı taşıyordu.)

  • She felt abased by the harsh feedback on her performance.
  • (Performansına yönelik sert geri bildirim karşısında küçülmüş hissetti.)

  • The comments aimed to abase her achievements and undermine her success.
  • (Yorumlar, başarılarını küçültüp başarısını baltalamayı amaçlıyordu.)

  • His behavior was meant to abase and embarrass her in front of everyone.
  • (Davranışı, onu herkesin önünde küçültmek ve utandırmak içindi.)

  • The attempt to abase his reputation failed as people continued to respect him.
  • (Şöhretini aşağılamaya yönelik girişim başarısız oldu, insanlar ona saygı göstermeye devam etti.)

  • Her attempt to abase his authority only led to more conflict.
  • (Onun yetkisini küçültmeye yönelik girişimi sadece daha fazla çatışmaya neden oldu.)

  • The deliberate actions to abase the company's image were noticeable.
  • (Şirketin imajını bilerek aşağılamaya yönelik hareketler fark ediliyordu.)

  • He was abased by the condescending remarks during the meeting.
  • (Toplantıdaki küçümseyici yorumlar nedeniyle aşağılandı.)

  • The relentless efforts to abase her contributions were demoralizing.
  • (Katkılarını aşağılamaya yönelik amansız çabalar moral bozucu oldu.)

  • The decision to abase his role in the project was met with resistance.
  • (Projedeki rolünü küçültme kararı karşılık buldu.)

  • Her speech was designed to abase the opposition’s arguments.
  • (Konuşması, karşıt görüşlerin argümanlarını küçültmek için tasarlandı.)

  • The policy changes seemed to abase the employees’ work conditions.
  • (Politika değişiklikleri, çalışanların çalışma koşullarını aşağılıyormuş gibi göründü.)

  • The intention to abase his influence was clear, but ineffective.
  • (Etkinliğini küçültme niyeti açıktı, ama etkisizdi.)

  • He felt personally abased by the public criticism he received.
  • (Aldığı kamu eleştirisi tarafından kişisel olarak aşağılandığını hissetti.)

  • The organization’s attempt to abase his contribution was countered by others.
  • (Kurumun katkısını küçültme girişimi başkaları tarafından karşılandı.)

  • The novel's antagonist seeks to abase the protagonist at every turn.
  • (Romanın kötü karakteri, başkahramanı her fırsatta küçültmeye çalışıyor.)

  • The team’s efforts to abase the competition were both strategic and calculated.
  • (İletişim ekibinin rakipleri küçültme çabaları hem stratejik hem de hesaplıydı.)

  • His overemphasis on her mistakes served only to abase her in the team.
  • (Onun hatalarına fazla vurgu yapması sadece onu takım içinde aşağılamaya hizmet etti.)

  • The documentary explores how public figures are often abased by media scrutiny.
  • (Belgesel, kamuoyunda öne çıkan kişilerin medya denetimi tarafından nasıl küçültüldüğünü araştırıyor.)

Comments:

Yeni eklenenler

English words  with letters on the sky for english dictionary (1).png

Günün Kelimesi

word of the day

Yeni Güncellenenler

English words  with letters on the sky for english dictionary (2).png
bottom of page