top of page
Aback
kelimesi anlamı:
(adverb)
Geri, geriye, arka, arkaya, arkada, ters yönde
(adverb)
Geri, geriye, arka, arkaya, arkada, ters yönde
Benzer Anlamlılar:
surprised, startled, shocked, taken aback
Zıt Anlamlılar:
ready, prepared, aware
İlgili Kelimeler:
taken aback
Aback
kelimesi cümlede kullanımı:
1. Şaşırmak:
Bir duruma veya olaya hazırlıksız yakalanmak ve beklenmedik bir şekilde şaşırmak
She was taken aback by the sudden announcement.
(O, aniden yapılan duyurudan dolayı şaşırdı.)
He was completely taken aback when he heard the news.
(Haberleri duyduğunda tamamen şaşırdı.)
The unexpected question took her aback.
(Beklenmedik soru onu şaşırttı.)
2. Şok Olmak:
Ani ve beklenmedik bir olay karşısında büyük bir şaşkınlık yaşamak
I was taken aback by how much he had changed.
(Onun ne kadar değiştiğine çok şaşırdım.)
The teacher's harsh words took the student aback.
(Öğretmenin sert sözleri öğrenciye şok etti.)
They were taken aback by the intensity of the storm.
(Fırtınanın şiddeti onları şok etti.)
3. Afallamak:
Beklenmedik bir durum karşısında ne yapacağını bilememek ve kısa bir süreliğine duraklamak
She was taken aback for a moment but then recovered quickly.
(Bir an için afalladı ama sonra hızlıca toparlandı.)
His sudden outburst took everyone aback.
(Onun ani patlaması herkesi afallattı.)
We were all taken aback by the unexpected turn of events.
(Beklenmedik olayların dönüşü hepimizi afallattı.)
1. Şaşırmak:
Bir duruma veya olaya hazırlıksız yakalanmak ve beklenmedik bir şekilde şaşırmak
She was taken aback by the sudden announcement.
(O, aniden yapılan duyurudan dolayı şaşırdı.)
He was completely taken aback when he heard the news.
(Haberleri duyduğunda tamamen şaşırdı.)
The unexpected question took her aback.
(Beklenmedik soru onu şaşırttı.)
2. Şok Olmak:
Ani ve beklenmedik bir olay karşısında büyük bir şaşkınlık yaşamak
I was taken aback by how much he had changed.
(Onun ne kadar değiştiğine çok şaşırdım.)
The teacher's harsh words took the student aback.
(Öğretmenin sert sözleri öğrenciye şok etti.)
They were taken aback by the intensity of the storm.
(Fırtınanın şiddeti onları şok etti.)
3. Afallamak:
Beklenmedik bir durum karşısında ne yapacağını bilememek ve kısa bir süreliğine duraklamak
She was taken aback for a moment but then recovered quickly.
(Bir an için afalladı ama sonra hızlıca toparlandı.)
His sudden outburst took everyone aback.
(Onun ani patlaması herkesi afallattı.)
We were all taken aback by the unexpected turn of events.
(Beklenmedik olayların dönüşü hepimizi afallattı.)
Aback
kelimesi ile ilgili cümle örnekleri:
- She was taken aback by the sudden announcement. (O, ani duyuru karşısında şaşkına döndü.)
- He was completely aback when he saw the surprise party. (Sürpriz partiyi gördüğünde tamamen şaşırmıştı.)
- The news left me a bit aback, but I quickly recovered. (Haber beni biraz şaşırttı, ama hızla toparlandım.)
- She looked aback when she realized her mistake. (Hatasını fark ettiğinde şaşkın görünüyordu.)
- His comment took everyone aback during the meeting. (Yorum, toplantı sırasında herkesi şaşkına çevirdi.)
- The sudden change in plans left him aback. (Planlardaki ani değişiklik onu şaşırttı.)
- They were taken aback by the unexpected visitor. (Beklenmedik misafir karşısında şaşkına döndüler.)
- Her reaction was aback when she heard the news. (Haberi duyduğunda tepkisi şaşkınlık içinde oldu.)
- The announcement left us all aback and speechless. (Duyuru hepimizi şaşkına çevirdi ve konuşamaz hale getirdi.)
- I was aback to see such a huge crowd at the event. (Etkinlikte bu kadar büyük bir kalabalığı görmek beni şaşırttı.)
- The unexpected gift left her aback and overjoyed. (Beklenmedik hediye onu şaşkına çevirdi ve çok mutlu etti.)
- He seemed aback by the level of detail in the report. (Raporun detay seviyesinden şaşkın görünüyordu.)
- The actor’s sudden exit from the stage left everyone aback. (Aktörün sahneden ani çıkışı herkesi şaşkına çevirdi.)
- The scientist was aback by the new research findings. (Bilim insanı, yeni araştırma bulguları karşısında şaşırmıştı.)
- The abrupt end of the conversation left her aback. (Sohbetin ani sonu onu şaşkına çevirdi.)
- The manager was aback by the team's unexpected success. (Yönetici, takımın beklenmedik başarısından şaşkınlık yaşadı.)
- When the lights went out, everyone was aback and confused. (Işıklar söndüğünde herkes şaşkına döndü ve kafası karıştı.)
- The complexity of the problem took him aback. (Problemin karmaşıklığı onu şaşırttı.)
- His sudden change in attitude left her aback and worried. (Davranışındaki ani değişiklik onu şaşkına çevirdi ve endişelendirdi.)
- The detailed explanation left me aback, but I understood eventually. (Ayrıntılı açıklama beni şaşırttı, ama sonunda anladım.)
Comments:
bottom of page